Animasyon,  Dizi

Netflix – Avatar: The Last Airbender Detaylı İnceleme/Eleştiri

“Dikkat bu yazı Avatar: The Last: Airbender yapımları hakkında sürprizbozan (spoiler) içermektedir.”


Uzunca bir zamandır beklenen Netflix yapımı Avatar: The Last Airbender Live-Action dizisi nihayet 22.02.24 tarihinde ilk sezonuyla yayınlandı. 2005’de seriyi ilk çıktığı andan itibaren takip etmiş, o yıllardan itibaren AvatarAang kullanıcı adını almış ve senelerce Avatar evreni hakkında içerik üretmiş birisi olarak bu yazıda sizlerle birlikte detaylı bir biçimde diziyi inceleyeceğiz. Bu uzun yolculuk orijinal Avatar: The Last: Airbender serisi baz alınarak yapılacaktır.

Genel hatlarıyla diziye baktığımız zaman, The Last Airbender (2010) fiyaskosuna kıyasla oldukça iyi olduğunu söylemek mümkün. Özellikle bir kıyaslama yapacak olursak, bükücülerin hareketleriyle entegre bir biçimde elementleri kontrol etmeleri ve burada kullanılan CGI’ın gerçekçi görünmesi gayet iyi. Ateş bükücülerin, filme kıyasla ateş bükmek için illa bir ateş kaynağı olmadan ateş bükmeleri ve toprak bükücülerin daha aktif biçimde toprak bükmeleri tatmin edici düzeydi. Hikâye anlatımı zaman zaman biraz daralsada, ana seriye bağlı olarak ilerlemesi (yazının ilerleyen kısımlarında değiştirmelere değineceğim), görsellik açısından da oldukça yeterli olması dizinin olumlu yönlerinden. Oyuncu seçimi konusunda genel olarak ana seriyle uyumlu ilerlemeye çalışılmış olsada, tabi ki Netflix ve SJW faktörü ile değişkenlik gösteren ve seriye kıyasla çok alakasız karakterlerde maalesef ki vardı. Mekanların dizide oldukça iyi yansıtıldığını düşünüyorum, fakat tapınaklar çok daha iyi olabilirdi. Gerçi bütçe ile alakalı olacaktır ki sadece birkaç mekân gördük. Köstüm tasarımları çok etkileyiciydi. Soundtrack’leri değerlendirecek olursam, main title’ın ve final title’ın ana seri ile aynı kullanılması çok hoş fakat Agni Kai, Azula Theme, Avatar’s Love, White Lotus ve Tsungi Horn gibi ilk sezonun ikonik soundtrack’lerinin olmaması gerçekten üzücü.

En nihayetinde bu dizi bir uyarlama ve ana seriyi olduğu gibi yansıtmasını beklemiyorum. Yinede ana seri ile kıyaslayarak tüm sezona oldukça detaylı bir biçimde değineceğim. Şimdi sizlerle birlikte tek tek dizinin bölümlerine bir bakalım.

Bölüm: Bir, Aang

Diziye Sozin’in Hava Bükücülere yapacağı saldırı planı ile başlıyoruz. Şahsen klasik alıştığımız biçimde Katara’nın bize kısa bir özetle başlamasını tercih ederdim. The Last Airbender (2010) fiyaskosun da bile bu biçimde başlamıştı. Ana seride biz bu hikayeyle ilk olarak 1. Sezon 8. Bölüm: Avatar Roku‘da Sozin’in Kuyruklu Yıldızın’a değinilmiş ve 3. Sezon 6. Bölüm: Avatar ve Ateş Kralı bölümünde tam hikayeyi izlemiştik. Bu şekilde izleyiciyi seri boyunca merak altında bırakmayı başarmıştı. Aang’in Avatar olduğunu öğrenme şeklinin ana seriye kıyasla değişmiş olması (eski Avatar’ların oyuncaklarını seçerek öğreniyordu), Aang’in Avatar olduğunu öğrendikten sonra evden kaçma hikayesinin değiştirilerek “bir hava alıp dönerim” olması Aang’in karakter gelişimindeki motivasyonu “dünya benim yüzümden bu halde, onları yalnız bıraktım” temasını siliyor. İzleyiciler olarak biz seri boyunca bu hayal kırıklığına tanıklık ediyorduk. Maalesef bazı sahnelerde (özellikle tapınak) CGI bir tık göz kırpıyor. Yangchen heykelini burada görmemiz hoş bir detay. Ateş ulusu saldırıya geçtiği zaman asker sayısının az olması ister istemez göze çarpan detaylar arasında. İlerleyen sahnelerde Gyatso’nun çocukları koruduğu esnada Sozin’in içeriye yanarak girdiği bir sahne görüyoruz. Daha öncesinde Sozin insanları yakarak öldürüyor peki kendisi nasıl yanmıyor? Ondan ziyade kıyafetleri saçı ve sakalı nasıl yanmıyor. Tabi sakalından ateş bükmüyorsa başka. Bu kısma son olarak da Kuyruklu Yıldız geldiği zaman genel atmosferin halen karanlık olmasının pek de iyi bir tercih olmadığını eklemek istiyorum. Ana hikâyede seyirciler olarak biz ortamın o sıcak ve loş olmasının gerginliğini hissediyorduk. Su kabilesinin yansıtılış şeklini çok beğendim. Katara’nın bükücülüğü Aang’in basit bir konuşması ile çok hızlı bir biçimde evriliyor. Bu ana hikâyeye uygun değil. Aang’in yakalandıktan sonra Iroh ile konuşma sahnesini oldukça beğendiğimi söylemeliyim. Ana seride ikinin diyalogları çok ileriki bölümlerde başlıyordu. Zuko’nun Avatar’lar hakkında detaylı bir defter tutması da güzel detaylardan. Aang’in gemiden kaçışı esnasında Avatar haline geçmemesi bütçe kısma için yapılan hamlelerden olsada hikâyede çok önemli bir noktaya sahip. Ana hikâyede Aang’in ilk kez burada Avatar haline geçmesiyle tüm Avatar heykellerinde ışıldama görüyorduk.  Atlanmaması gereken detaylardan bir tanesiydi. Katara’nın refleksleriyle bir anda okyanustan o kadar yükseğe su bükmesi de ilginç detaylardan.

Bölüm: İki, Savaşçılar

İkinci bölüme ekibimizin Kyoshi adasına doğru yola çıkmasıyla başlıyoruz. Ana hikayedeki 1. Sezon 9. Bölüm: Su Bükme Parşömeni bölümünün direkt atlanarak Su Bükme Parşömeninin Büyük Nine tarafından Katara’ya verildiğini görüyoruz. Aang’in Gyatso’yu defnetmesi eklenen güzel detaylardan. Ana seride Avatar heykellerinin gözlerinin ışılmadası sadece Avatar halindeyken gerçekleşen bir şey iken dizide Aang oraya yaklaşınca heykellerin gözleri parıldıyor. Kyoshi adasının yöneticisi Oyaji’nin “kadın” olarak değiştirilmesi, ada sakinlerinin Aang’i ilk etapta hoş karşılamamaları da değişen detaylar arasında. Sokka ve Suki arasındaki gelişen olaylarda ikilinin değişkenliklerini karakterleri ele aldığımız kısımda daha detaylıca değineceğim. Sokka’nın giyindiği sahnede Suki’nin kapı önünden onu seytrettiği ilginç bir sahne ile devam ediyoruz. Ana seride Sokka Suki’ye hayranken ve onun güçlü karakterinden ötürü kendi algılarını yıkarken, bu yapımda Suki’nin Sokka’ya karşı ilgisini görüyoruz. Katara’nın ana hikâyeden farklı bir biçimde su bükme parşömeniyle çok hızlı bir biçimde bükme yeteneğini geliştrmesi ve yine ana hikayenin aksine Aang’in hiçbir şekilde su bükmeye yeltenmemesi de göze çarpan olaylardan bir tanesi.  Özellikle hikaye örgüsünde Aang çok daha iyi bir su bükücü iken Katara yanında pasif kalarak karakter gelişimi konusunda önemli bir noktada idi. Yukari karakterinin (Suki’nin annesi) dış dünyadan köyünü soyutlamaya çalışması güzel işlenen bir detay. Zhao sahneleri genellikle ana seri ile ile entegre bir biçimde yapılmış. Sokka’nın Suki’ye boomerang’ını gösterdiğinde o ikonik “boomerang!” deyişini beklerdim. Kyoshi’nin bilinmeyen özelliklerine (yetim olması detayı gibi) değinmeleri güzeldi. Sokka’nın karakteri değiştirildiği için Suki ile eğitim yaptığı sahne başlı başına ana hikâyeden bağımsız ileriyor. En azından Sokka’nın önyargılarını kırıpta Kyoshi kostümü giydiği detay, Sokka’nın karakter gelişimini etkelyen önemli detaylardan bit tanesi idi. Bunun yerine daha ikinci bölümden Suki ile bir yakınlaşma görüyoruz. Karakterler arası bir çekim zaten ana hikâyede de vardı fakat bu kadar hızlı olmamalıydı diye düşünüyorum. Ana hikayede Aang’e rehberlik eden ve karşılaştığımız ilk Avatar Roku iken Khoshi ile değiştirilmiş olması ve Kiyoshi’nin Aang’le ilk karşılaşması olmasına rağmen aşırı katı bir yapıda onunla iletişim kurmasıda değiştirilenler arasında. Ana hikâyede olmayan çok önemli bir detay ise Kyoshi’nin burada Aang’e Kuzey Su Kabilesinin saldırıya uğrayacağını gösterdiği sahne. Burada şöyle bir mantık hatası mevcut. Ana hikâyede Aang Kuzey’e doğru Su bükmeyi öğrenmek için yola çıkıyor. Bu seride karakterimizin böyle bir planı mevcut değil ve Kuzey Su Kabilesi Aang oraya gittiği için saldırıya uğramakta. Suki’yi biz ilk olarak makyajsız 2. Sezon 12. Bölüm: Yılan Geçidi bölümünde sürpriz olarak görmüştük. Bu detay şu yüzden önemli Suki’yi gördüğümüz esnada Suki bizlere Aang’in onları ziyaretinden sonra umut verdiğini ve bu sebeple dünya için bir şeyler yapmak istediğinden ötürü dünyaya açıldığını söylediği sahne. Hikâyede Zuko olsada, Komutan Zhao’nun Kyoshi adasını baskına geldiğinde Aang’in Kyoshi formunda onların karşısına çıktığı sahne gerçekten eklenmiş olan harika detaylardan bir tanesi. Buna ek olarak Kyoshi’den Avatar’ların kendi tapınaklarında belli bir süre onların formunu alabileceğini de öğrenmesi yine çok iyi düşünülmüş. Finalde Sokka ve Suki’nin öpüştüğü sahne gerçekten gereksiz ve olmamasını tercih ederdim. Özellikle seri boyunca Aang ile Katara arasında hiçbir romantik sekans yokken, ana seride 2. Sezon 12. Bölüm: Yılan Geçidi bölümünün finalinde gerçekleşen olayı bu kadar erken vermeleri yine bir Netflix vakası. Bölüm finalinde Zhao’nun ikili oyanaması üzerine Ateş Kralı Ozai’ya mektup yazması üzerine Ozai’yı görüyoruz. Evet Ozai’yı görüyoruz… Ana seride ustalıkla iki sezon boyunca bizden gizlenmiş olan bu sayede seyircide merak ve korku uyandıran bu karakterin dizide bu kadar erken ve çok fazla önümüze çıkması, sinematografik olarak seyircideki etkilerini azaltıyor. Ana seride Ozai özellikle gösterilmezken 1. Sezon 8. Bölüm: Avatar Roku, 1. Sezon 20. Bölüm: Kuzey’in İşgali: Kısım 2’de sadece sesini duyuyor, 2. Sezon 7. Bölüm: Zuko Tek Başına’da silüetleri dışında 3. Sezon’a kadar yüzü hiç gösterilmiyor. Ateş Kralı Sozin’in ve Ateş Kralı Azulon’un yüzlerini görmemize rağmen. Bu şekilde seyirciden gizlenen ve esrarengiz olan, hakkında sadece korkutucu hikâyelere sahip olduğumuz karakteri bu kadar erken görmek hikâye gidişatı açısından gerçekten olmamalıydı dediğim noktalardan.

Bölüm: Üç, Omashu

Tüm dünyanın korkudan tir tir titrediği koskoca Ateş Kralı Ozai’ye suikast düzenlenmesi ile bölüme başlangıç yapıyoruz. Şahsen Ateş Ulusu içerisinden de savaştan mağdur olmuş ve savaş karşıtlarının olması hikâyeye gerçekçi bir etki katmış. İsyancı grubun başındaki çocuğun White Lotus dövmesi olduğunu görüyoruz. Umarım White Lotus tarikatı basit bir biçimde işlenmez. Azula’yla da ilk olarak burada karşılaşıyoruz. (Netflix sağolsun Azula demeye bin şahit ister) Aang’in Katara’ya su bükmede yardımcı olması ana seriye göz kırpan güzel bir ekleme. Aynı şekilde Zuko’nun askeri nizam ve intizama fazlasıyla özen göstermeside. Bundan sonrasında bölümde hikâye ilerleyişi biraz sarpa sarıyor. Elbette bu tür uyarlama yapımlarda bütçe ile kaynaklı olarak birkaç olayı atlamaları, değiştirmeleri ve bir arada vermeleri normal ama bu bölüme her şey sıkıştırılmış. Gerçekten her şey. Karakterlerimiz Omashu’ya girerken onlara Jet’in yardımcı olduğunu görüyoruz. Omashu’nun genel olarak ambiyansı bir tık toplama kampı modunda da olsa hikâye gidişatına göre normal diyebiliriz. Hemen şehrin ambiyansının ardından Teo ile karşılaşıyoruz. Normalde 1. Sezon 17. Bölüm Kuzeydeki Hava Tapınağı’nda karşımıza çıkması gerekirken. Başlarda da dediğim gibi bütçeden tasarruf amacı ile böyle değiştirmeler yapılması normal fakat bölümün daha ilerleyen zamanlarında her şeyin sıkıştırılmasını daha net göreceğiz. The Mechanist’in bu bölümde karşımıza çıkıyor olması ve ana seride bu karakter Hava Tapınağından ilham olarak planörü tasarlaması ile karşılaşmıştık. Omashu’da aklına nereden geldi acaba planör yapmak. Yine ana seriden bağımsız olarak parmaklarınıda kaybetmemiş. (Hikâyeye etkisi olan bir şey değil ama değinmiş olalım) Jet’in düzenlediği saldırının hemen ardından bizleri Azula ve ekibi karşılıyor. Yine normalde kendileri ile 2. Sezon 3. Bölüm: Omashu’ya Dönüş bölümünde karşılaşıyorduk. Hikâyeye Azula’nında dahil olması, Mai ve Ty Lee’yi zoraki bir biçimde kendisinin yanına alması Azula’nın seyirciye gerçekten sıra dışı zalimlikte bir karakter olduğunu gösterdiği ince detaylardandı. Ayrıca ana seride Mai’nin babası Omashu’nun başına geçirilmiş yani Mai’yi Omashu’da, Ty Lee’yi ise sirkte görüyorduk. Biz burada iki karakteride Ateş Ulus’unda görmekteyiz. Ty Lee’nin burada olması kendi hikayesi ve özgürlük arayışı bakımından mantıksız bir tercih olmuş demek mümkün. Burada seyircinin gözüne en net çarpan şey net bir biçimde bu üç karakterinde oyuncu seçimleri diye düşünüyorum. Hepsi ana seride aşırı fit ve atik karakterler iken burada yine bir SJW mağdurluğuyla daha yapılı oyuncular ile karşı karşıyayız. Bu durum şu yüzden önemli, bu karakterler ilerleyen sezonda orada burada uçup kaçacaklar. (Karakterleri incelediğim kısımda bu detaya ekstra olarak değineceğim) Bu tarz değişimlere karşı değilim fakat bazı şeyler tadında bırakılmalıdır. Hikâyeye dönecek kalarak ana seriye bağlı olarak Sokka’nın The Mechanist’e yardım etmeye başlaması gayet hoş. Jet’in Katara’yı takip ederek The Mechanist’in ikili oynadığını fark ettiği sahne güzel bağlanmış değişimlerden. Katara, Sokka ve Aang’i uyarmayalım dediği sahnede Jet’in eline dokunarak onu vazgeçirmesi ise gereksiz bir sahneydi. Ayrıca Jet ana seride bir yere sahip iken ve kendisini 1. Sezon 10. Bölüm: Jet’te görerek tüm ekibimizle bir bağ kurduğunu ve sonrasında bu bağın koptuğuna şahitlik etmiştik. Karakterlerimiz burada güven ile ilgili bir ders çıkarmışlardı. Jet her karakterler ayrı ayrı bağ kurmuştu. Fakat burada Jet’in Aang ve Sokka ile hiçbir diyaloğu yok. Omashu’ya girmelerine yardım etmesi dışında bir daha karşılaşmıyorlar bile. Özgürlük savaşçılarnın tanıtımı gayet güzeldi. Ve karakter seçimleri iyiydi. Ve yine Katara’nın en ufak bir cümle ile su bükmede bir seviye daha atladığına şahitlik ediyoruz. Aang ise halen hiç su bükmedi. Azula’nın Zhao ile mektuplaşması güzel detaylardan bir tanesi. Zuko’nun kocaman Omashu’da eliyle koymuş gibi Katara’yı bulması ve orada Netflix sağolsun atkısını yakalamaya çalışırken ağır çekimle sanki ileride bir aşk doğacakmış edasıyla Zuko’nun parmaklarına bakması gerçekten gereksiz sahnelrden. Hemen ardından Jet’in Bumi’yi öldürme planını devreye koyduğu sahneyi görüyoruz. Ana hikâyede Jet Ateş Ulusu Kolonilerini yok etmeye çalışırken burada hiçbir mantıklı açıklaması veya hikâyeye bir katkısı yokken Toprak Kralını öldürmeye çalışmasına tanıklık etmekteyiz. Aang vs Zuko sahnesinde Zuko’nun belli bir süre boyunca hiç ateş bükmemesi, ateş büktüğü esnada ise Iroh’un onun için kendini feda etmesi güzel bir ekleme. Ayrıca bu sahne ile birlite Zuko’nun ne kadar güçlü bir karakter olduğunuda seyirciye göstermiş oldu. Keşke bu sahnede arka planda orijinal seriden soundrack’ler duysaydık. Bollywood esintileri duyacağımıza. Ve yine Katara’nın harika bir refleks ile su bükmesine tanıklık ederek Bumi’yi kurtardığını görüyoruz. Aang ile Iroh’un yakanlandığını görerek bölümü sonlandırıyoruz.

Bölüm: Dört, Karanlığa Doğru

Bölüme Aang ve Iroh’un hapishanede konuşması ile başlıyoruz. Eklenen güzel detaylardan bir tanesi. Ardından Sokka’nın The Mechanist’e sorguya çektiği sahneyi görüyoruz. Ana seride The Mechanist’in Ateş Ulusu tanklarını tasarlayan kişi olduğunu öğrenmişlerdi. Bu arada seride hiç tank görmüyoruz. Sonrasında Aang’i hapishaneden kurtarmak için arayış içerisine girdiklerinde 2. Sezon 2. Bölüm: İki Sevgili Mağrası’ndaki mağrayı kullanarak saraya girebileceklerini keşfederler. Buradaki mantık hatası daha az önce Katara Bumi’yi kurtarmasına rağmen gidip Avatar’ı tutukladınız diye konuşmaktansa böyle bir yol tercih edilmiş olması. Muhtemelen dizinin ilerleyen sezonlarında bir daha Omashu’ya dönülmemek için burada böyle bir düzenleme yapılmış olabilir. Aang’in Bumi’nin huzuruna çıkartılıp bir anda Bumi’yi tanıması yapılan başka bir değişiklik. Normalde Bumi Aang’e karşı ılımlı bir karakter iken burada sürekli Aang’in ortadan kaybolmasına değinerek hep onu suçluyor. Sokka ve Katara İki Sevgili Mağrası’nın girişinde 2. Sezon 2. Bölüm: İki Sevgili Mağrası’nda gördüğümüz gezginler ile karşılaşıyor fakat farklılık olarak onlar mağaraya girmiyorlar. Ayrıca bu bölümde Aang ve Katara’nın ilişkisinin filizlenmesi açısından önemli bir noktaya sahip iken mağaraya Aang yerine Katara’yla Sokka’’nın girmesi de bir garip. Omashu’nun hikayesinin anlatıldığı sahne ise gayet akıcı ve güzeldi. Ana seride Iroh yakalandıktan sonra çok önemli bir karakter olduğu için Bai Sing Se’ye doğru götürülüyordu. Burada ise çalışma kampına götürülüyor. Buradaki mantıksızlık karakterin Batı Ejderi olduğunun askerler farkında. Hatta Iroh ile konuşan asker ona “Meşhur Batı Ejderi’nin buralardan geçtiğini bilmek isteyecek çok kişi var.” diyor. Peki bu kadar önemli bir karakter neden çalışma kampına götürülüyor. Bumi Yüce Lotus’un gönderilmesine nasıl izin veriyor? Ayrıca askerin Iroh’la konuşup ona vurduğu sahne güzeldi. Ana hikâyede Iroh’u bulan kişi June iken burada Zuko’nun onu bulması, Zuko’nun yıllarca Avatar’ı aradığından ötürü iyi bir iz sürücü olduğunu seyirciye göstermek için değiştirilen güzel bir sahne. İki Sevgili Mağreasın’da Aang ve Katara yakınlaşarak fenerlerini söndürüp yolu bulurken, Sokka ise dev köstebekler ile karşılaşarak çıkışa ulaşıyordu. Bu kısmın tamamen değiştirilrek Sokka’nın ışıkları keşfetmesi ve bu ışıkların yine de onları çıkışa götürmemesini görüyoruz. Iroh ile asker konuşurken gördüğümüz Deve Kuşu Atları oldukça güzel yapılmışlar. Ardından ana hikâyede görmediğimiz ama diziye eklenen Lu Ten’in cenaze sahnesini izliyoruz. Bu sahne gerçekten eklenen in iyi içeriklerden bir tanesi olmuş. Ayrıca bu sahnede ana seriden “Leaves from the Vine” soundtrack’inin melodisini duymak gözlerimi yaşartmadı değil. Ama yinede bu sahnede Ozai’nin düşünceli bir biçimde Iroh’la konuşması olmamış. Ana seride bu Lu Te’nin ölümünün ardından Ozai babası Ateş Kralı Azulon ile konuşup tahta kendisinin geçmesini gerektiğini söylüyordu. Ve yine Bumi’nin Aang’e ortadan kaybolması üzerine sataştığını görüyoruz. Ardından ikili arasındaki düello başlıyor. Bu bölümün oldukça güzel olduğunu söylemeliyim. Zuko’nun Iroh’u kaçırdığı sahnede Iroh’un askere merhamet edip öldürmemeside iyi detaylardan. Katara ve Sokka’nın köstebekler ile olan sahnesi başlı başına fiyasko buraya fazla değinmeyeceğim. Aang, Bumi ile yaptığı karşılaşmadan sonra Bumi’ye Appa’yı çağırmak için kullandığı düdüğü kendinin yaptığını gösteriyor. Bu sahne ana seride olmamasına rağmen diziye eklenen çok iyi detaylardan bir tanesi Aang’in gidipde pazardan nesli tükenmiş bir hayvana düdük almasındansa. Bumi’nin Aang’le kaydığı sahne çok güzel olsada yinede sonunda bir “Lahanalarım!” duyulsa çok daha güzel olurdu. Iroh’un Zuko’ya katıldığını görerek bölümü sonlandırıyoruz.

Bölüm: Beş, Ruhların Kaçışı

Dizinin en saçma bölümlerinden bir tanesi demek pek de yanlış olmaz diye düşünüyorum. Bir kovalamaca sahnesi ile bölüme başlıyoruz. Katara yine yeni yeniden level atamış. Yanmış orman sahnesindeki CGI çok fazla göze batıyordu. Azula’nın Ozai ile konuştuğu sahnede, Azula’nın Zuko’yu çekememesi çok fazla göze çarpıyor. Ayrıca burada Ozai’ın Azula’yı düzelterek Zuko’ya arka çıkmasını görüyoruz. Evet Ozai Zuko’ya arka çıkıyor. Aang ruhlar dünyasına giriş yaptığı sırada Sokka ve Katara’nında onunla geçtiğini görüyoruz. Peki neden?  Hemen ardından Zuko ve Iroh Aang’i soruşturuyor. Biz burada öğreniyoruz ki; 1. Sezon 9. Bölüm: Su Bükme Parşömeni‘nindeki “Korsanlar” ile, 1. Sezon 11. Bölüm: Büyük Kanyon’daki “Rehber” ile oradaki yaratıklarla savaştığını ve 1. Sezon 14. Bölüm: Falcı’daki yanardağı durdurma maceralarının yaşanmış olduğunu öğreniyoruz. Özellikle 1. Sezon 14. Bölüm: Falcı bölümü, Aang ve Katara ilişkisi için önemli detaylara sahipti. Zaten hikâye içerisinde nedendir bilinmez Aang ve Katara’nın ilişkisine hiç değinilmiyor. Hemen ardından ana seride 1. Sezon 15. Bölüm: Su Kabilesinden Bato’da karşılaştığımız June karakteriyle tanışıyoruz. Sonrasında Ruhlar Dünyasında dolaşan ekibimiz “Wan Shi Tong” ile karşılaşıyorlar. Evet, Yüce Bilgelik Ruhu Wan Shi Tong! Ana seride 2. Sezon 10. Bölüm: Kütüphane bölümünde karşımıza çıkan, hikâye gidişatını çok büyük ölçüde etkileyen karakter ve bölümlerden bir tanesi idi. Wan Shi Tong, Ay ve Okyanus Ruhları gibi ölümlüler dünyasında yaşamayı tercih etmiş ruhlardan bir tanesi olarak bize tanıtılmıştı. Fakat kendisini Ruhlar Dünyasında görüyoruz. Ayrıca burada öğreniyoruz ki Ruhlar’ı sadece Avatar anlayabiliyor. Azula’nın ilk defa ateş büktüğünü gördüğümüz sahneye geçiş yapıyoruz. Ana seride Azula ilk gördüğümüz andan itibaren mavi renkli ateş büker ve seride bu özelliği sadece onda görürüz. Bu onun ateş bükme dehası olduğunu ve çok güçlü bir ateş bükücü olduğunu sembolize eder. Fakat kendisini burada normal ateş bükerken sonradan rengi maviye dönüyor. Üzülerek söylüyorum ki görmeye katlanamadığım Mai ve Ty Lee sahneye giriş yapıyor. Ve Azula’ya sen çok iyisin gibi motivasyonlarda bulunuyorlar. Azula hiçbir zaman buna ihtiyacı olan bir karakter olmamışken. Mai hiçbir zaman motivasyon verecek bir karakter olmamışken. Ardından Iroh amcanın June’u Avatar bulmak için ayarladığını görüyoruz. Buradaki eksik June’un “Nyla” ile birisini bulabilmesi için onun kokusuna ihtiyacı olması. Fakat biz ekibize ait hiçbir objeyi görmüyoruz. En azından ana hikâyedeki eksiklerden 1. Sezon 6. Bölüm: Tutsak bölümündeki Katara’nın kolyesini kaybetmesini gösterebilirlerdi. Hei Bai’yi oldukça beğendiğimi söylemem gerek. Sonrasında ana serideki 2. Sezon, 4. Bölüm: Bataklık bölümünü burada kullanmışlar gibi sezdim ve gidişatta bölüm ile uyumlu ilerliyor, umarım bu şekilde yapılmamıştır. Ardından Sokka’nın bir Ruh ile konuştuğunu görüyoruz, ama Ruhlar ile Aang dışında kimsenin konuşamadığını öğrenmiştik. Dizinin ilerleyen bölümlerine küçük bir atıfta bulunduğu bir detay olmuş. Buraya bir parantez açarak ana seride 3 sezonda bizlere ağır ağır işleyerek gösterilen karakter geçmişlerini çok hızlı bir biçimde öğrenmiş oluyoruz. Sokka’nın hikayesi ise tamamen değiştirilmiş. Aang’in Koh’la karşılaşması da biraz enteresan. Koh duygu belirtisi olduğu zaman çehre çalan bir Ruh. Aang onunla karşılaştığı esnada gayet ona karşı duygusal reaksiyonlarda bulunuyor. Ama şunu da belirtmem gerekiyor ki Koh oldukça gerçekçi ve güzel yansıtılmış. Ardından Aang Gyatso ile karşılaşıyor. Bu konuşma sahnesinde değinmek istediğim önemli detaylardan birtanesi Gyatso’nun Aang’e “Bizim yanımızda kalsaydın da elinden bir şey gelmezdi.” dediği sahne. İlk bölümde de değindiğim ve Aang’in değiştirilen kaçma hikayesi ana serideki önemli karakter motivasyonlarından bir tanesi idi. Hatta 1. Sezon 12. Bölüm: Fırtına bölümüne Aang’in kaçmış olduğundan ötürü duyduğu pişmanlıktan ötürü gördüğü rüya ile başlıyorduk. Burada ise Gyatso Aang’i “Bunlar senin suçun değil.” diyerek motive ediyor. Diziye dönecek olursak Aang Roku’nun adasına gitmeye karar veriyor. Yine önemli detaylardan bir tanesi olan ve gün dönümü olayının da kaldırıldığını öğreniyoruz.

Bölüm: Altı, Maskeler

Bölüme Zuko’nun flashback sahnesi ile başlıyor hemen ardından Zhao’nun rütbe atladığını görüyoruz. Roku’nun adası ve tapınağı çok güzel olmuş. Hatta ateş bilgelerinin cast seçimleri ve kostümleride çok iyiydi. Sonunda Nyla’nın bir şey kokladığını burada gördük. Aang’in Roku ile ilk karşılaştığı sahne ve diyalogları gerçekten çok kötü yansıtılmış. Roku aslında gayet ciddi bir kişilik iken burada ciddiyetsiz bir karakter olarak kendisini görüyoruz.1. Sezon 8. Bölüm: Avatar Roku bölümünde olduğu gibi 100 Yıl savaşından kendisini sorumlu tutarak ciddi bir karaktere sahip olmasını beklerdim. Hikâye değiştirildiği için Sozin’in kuyruklu yıldızından hiç bahsetmemesine pek değinmeyeceğim ama ilerleyen sahnelerde bunu da görmek isterdim. İlerleyen diyaloglarında Avatar’ların birbirinin reenkarnasyonu olsa da kişilik özelliklerinin farklı olmasına değinmesi iyiydi. Ayrıca Koh’la ilgili çizgi romanlardan bilgi aktarılmasıda güzel detaylardan bir tanesi. Hemen ardından June’un Aang’i yakalamaya geldiğini görüyoruz. Buradaki mantık hatası June oraya nasıl geldi. Sonrasında 1. Sezon 13. Bölüm: Mavi Ruh’a bağlanıyoruz. Bu sahneler ana hikayeyle paralel olarak ilerlese de buradaki en büyük eksik, Mavi Ruh’u gördüğümüz sahnelerde “Tsungi Horn” soundtrack’inin olmayışıydı. Zuko ve Ozai’nin Agni Kai sahnesi ana hikâyeye kıyasla tamamıyla değiştirilmiş. Her ne kadar sahne görsel olarak tatmin edici olsada, burada gerçekleşen olay Ozai ve Zuko’nun karakterlerine aykırı. Ayrıca Zuko’nun resmen Ozai’yi yenmek üzereyken pes ettiği gösteriliyor. Ana serideki en önemli faktörlerden bir tanesi, Ozai serideki en güçlü ateş bükücülerden birisi Aang bile 4 elementi kullandığı halde Avatar haline geçmeseydi Ozai’yi yenemezdi. Ozai Zuko’nun gözünü yaktığı esnada resmen Zuko’ya acıyor gibi bakıyor. Ana hikâyede olmayan ve güzel eklemelerden bir tanesi de Iroh’un Jee’ye 41. Bölüğün nasıl Zuko’nun mürettebatı olduğunu anlattığı kısımdı. Ama burada şöyle bir durum söz konusu Zuko eğer ağzını açıp tek kelime etmeseydi resmen Ozai onu sürgün etmeyecek gibiydi. Bu hikâyenin ardından Zuko’nun gemisine döndüğünde mürettebatının onu saygıyla karşılaması da güzel bir detay olmuş. Aang’in hapsolan ruhları kurtarması ile bölümü sonlandırıyoruz.

Bölüm: Yedi, Kuzey

Bölüme Zhao’nun Zuko’ya kumpas kurması ile başlıyoruz. Karakterlerimiz Kuzey Su Kabilesine giriş yapıyorlar. Ardından Azula’yı “kırmızı ateş” bükerek Ozai’nin huzurunda idman yaparken görüyoruz. Ve Ozai Azula’yı “yetersiz” buluyor. Azula ise inatla “kendini kanıtlama” ve “taht varisliği” peşinde. Yine ilginçtir ki Avatar evrenindeki en karamsar karakter Mai kendisine motivasyon veriyor. Kuzey Su Kabilesi’nin görsel olarak çok başarılı olduğunu söylemem gerek. Sokka ve Yue arasındaki diyolog’da ana hikâye ile çok benzer şekilde gelişiyor. Tabii ki ana hikâyede Yue’nin Ruhlar Dünyası’na tilki olarak girebilen bir karakter olması dışında. Hahn ileYue arasındaki ilişkinin değiştirilmiş olması hikâye gidişatını çok da etkilemediği için pek üzerinde durmayacağım. Ayrıca Hahn karakterininde değiştirilerek egoist bir karakter iken, daha mütevazi bir karakter olmasıda hikâyeye çok etki etmiyor. Kuzey Su Kabilesi’nin savaş hazırlığı ve bu sahnelerdeki CGI oldukça güzeldi. Dizide ana hikayedeki 1. Sezon 16. Bölüm: Kaçak bölümüne yer verilmediği için Katara ilk kez burada Su bükmenin iyileştirme gücünü öğreniyor. Bu arada Aang hala su bükmeye veya öğrenmeye başlamadı. Aang Kuruk ile konuşmaya başladığı esnada genel senaryo matematiğine uymayan bir unsur ister istemez göze çarpıyor. Durum şu şekilde; eğer ki bir karaktere gelecekten bir an gösterildiyse, gelecek her şeyden etkilenerek her an değişken olduğu için bir kesinlik verilmez. Kuruk ile Aang’in konuşması esnasında Kuruk Aang’e kesin bir biçimde Kyoshi’nin gösterdiği imgelerin gerçekleşeceğini söylüyor. Bunu bu şekilde ifade etmek yerine değişken olabileceğine değinmesi çok daha mantıklı olurdu. Ayrıca Kuruk Aang’e sinirlenip bastonunu yere vurduğu zaman baya baya Hava büküyor. Ruhlar Dünyasın’da bunu nasıl yapabiliyor acaba? Yue ile Sokka’nın konuşması esnasında Yue Sokka’ya “-İki dünyaya da ait olduğum için arada köprü olabiliyorum.” diyor. Yue part-time Avatar olmuşta haberimiz yok. Şaka bir yana Avatar evreninin doğasına aykırı bir durum bu. Sokka Yue’ye “-Oraya eğlencesine mi geçiyorsun?” dediğinde Yue’nin “-Sen geçmez miydin.” diye söylemeside bahsettiğim olayın içeresine dahil. Katara ve Pakku’nun Katara’nın karakteri değiştirildiği için çok pasif geçiyor. Azula’yı yine eğitimde görüyoruz fakat bu sefer Ozai reddediyor. Ana hikâyede 3. Sezon 18. Bölüm: Anka Kral bölümüne kadar Azula babasına hiçbir zaman karşı çıkmıyor, çıkamıyor ve kendisinden çok korkuyor. Burada ise hanımefendi baya Ozai’a posta koyuyor. Sonrasında ise kendisinin Yıldırım büktüğünü görüyor ve Zuko’ya özenircesine dış dünyaya atılmak istiyor. Ardından Üstat Pakku vs Katara sahnesine geçiş yapıyoruz. CGI ara ara göz kırpsada genel olarak izlemesi keyifli ve güzel bir sahneydi. Hikâye için çok fazla bir etkisi olmadığı için Katara’nın kolye detayına değinmeyeceğim. Hemen ardından hem Katara hem de Aang Üstat Pakku’dan bir ders bile almadan, Kuzey’in işgalinin habercisi Kurum yağdığını görerek bölümü sonlandırıyoruz.

Bölüm: Sekiz, Efsaneler

Bölüme ekibimizin ateş donanmasına yaptığı saldırlar ile başlıyoruz. Ana hikâyede Kuzey’in işgalinde en aktif gördüğümüz Ateş Ulusu araçları; gemiler ve tanklardı. Dizide ise, ana hikâyede 3. Sezon 11. Bölüm: Kara Güneş Günü: Kısım 2: Tutulma esnasında Ateş Ulusu tarafından kullanılmaya başlandığını ve ekibimize tamamen sürpriz ve hayal kırıklığı yaşatan savaş balonunun kullanıldığını görüyoruz. Bu arada sezon boyunca bir tane bile Ateş Ulusu tankı görmüyoruz. Üstat Pakku’nın SJW’lara özel olarak konulmuş kadınların savaşmasına izin verdiği sahne ile devam ediyoruz. Ve yine Netflix’in SJW’lara özel olarak koyduğu kendi kendine “Su Bükme Ustası” olan Üstat Katara sahnesi var. Ana hikâyeye kıyasla Okyanus ve Ay Ruhlarının ölümlülerin dünyasında yaşamayı seçmelerini değilde sadece Buzlu Ay olduğu zaman günübirlik dünyaya geldiklerini öğreniyoruz. Ve yine ana hikâyede Zhoa’nun Wan Shi Tong’un kütüphanesinden öğrendiği Ay ve Okyanus Ruhlarının yerlerini Ateş Bilgelerinin vasıtasıyla öğrendiğini, onları ana hikâyede olmayan Avatar Kuruk’un Bıçağı ile öldürebileceğini öğreniyoruz. Ardından Avatar Kuruk belirerek Aang’i uyarıyor. Momo’nun çocuğu kurtardığı sahne ise gerçekten çok dramatik ve güzeldi. Zhao’nun Okyanus Ruhu’nu öldürdüğü sahneler hikâye ile çok benzer ilerlediği için değinmeyeceğim. Okyanus Ruhu öldükten sonra tüm sahnlerin gri’ye dönmesi ve sadece ateş büküldüğü zaman o kısımların renklenmesi çok iyi olmuş. Aang’in Okyanus Ruh’u ile birleştiği sahnelerde oldukça güzel. Zuko vs Zhao sahnesinde öğreniyoruz ki meğersem herşey Ozai’nin bir oyunuymuş. Azula’nın gerçek potansiyelini ortaya çıkarmaya çalışıyormuş. Arkadaşlar bir şeye net bir biçimde değinelim, Azula kesinlikle potansiyeli çıkartılacak bir karakter değil. Ardından Aang ve Okyanus Ruhu’nun sahneleri devam ediyor ve gayet güzeller. Yue’nin kendini feda ederek Ay Ruhu’nu tekrar hayata döndürdüğü sahne çok güzeldi fakat ana serideki gibi ruh formu ile veyahut daha önce dizide gördüğümüz tilki formu ile “Elveda Sokka…” sahnesi olsaydı tadından yenmezdi. Ardından aralarında sıfır romantizm geçen Katara’nın Aang ile konuşarak onu ikna ettiği sahneyi görüyoruz. Ozai’ın asıl niyetinin Omashu’yu fethetmek olduğunu ve bunu başardığını görüyoruz. Birinci sezonu Ozai’ın Sozin’in Kuyruklu yıldızının tekrar geleceğini öğrenmesi ile bitiriyoruz.

Karakterler

Aang

Animasyon, Film, Dizi

Aang’in oyuncu seçimi oldukça iyi. Karakterin orijin hikayesinin ve motivasyonun değişmesi oldukça kötü bir tercih olmuş. Biz orijinal seride 3 sezon boyunca Aang’in kaçmasından dolayı kendini suçlu ve kötü hissetmesi, bunun üzerine yüklenen bir daha asla yapmayacağım motivasyonun yüklenmesine şahitlik ediyorduk. Bu Aang ve seyirci için sorumluluk duygusunun karakter üzerindeki etkilerine değinilen gayet hoş detaylardan bir tanesi idi. Ayrıca Aang çok daha cana yakın ve şakacı bir karakter iken dizide daha soğuk yansıtılmış. Aang’in dövmeleri konusunda şahsi fikrim The Last Airbender (2010) fiyaskosundaki gibi motifler kullanılsa çok daha iyi olabilirdi. Yinede güzel. Ayrıca Aang’in kostüm tasarımıda oldukça iyiydi.

Katara

Animasyon, Film, Dizi

Katara’nın oyuncu seçimi ne yalan söyleyeyim kötüydü. Katara’nın karakteri tamamen değiştirilmiş. Asabi, hırçın, kıskanç ve hırslı bir karakter iken dizide çok sakin bir karakter olarak karşımıza çıkıyor. Ana karakterlerden bir tanesi olmasına rağmen, Su Bükme’de kendi kendine ustalaşması dışında dizide hiçbir vasfı yok gibiydi.

Sokka

Animasyon, Film, Dizi

Sokka’nın oyuncu seçimi oldukça iyi. Karakter baştan aşağı değiştirilmiş desem pek de yalan olmaz. Sokka ana seride çok sığ, cinsiyetçi ve ataerkil düşünce yapısına sahip bir karakter ve bizler üç sezon boyunca onun bu düşüncelerine karşı duvarlarını yıkmasına ve karakterin bu konuda gelişmesine tanıklık ediyoruz. Ayrıca Sokka çok zeki ama beceriksiz, şen şakrak ve kara mizah yapan birisi. Burada karakter çok daha az espriler yapan daha ciddi birisi. Ayrıca sezon boyunca bir kere bile “Bumerang!” demedi.

Zuko

Animasyon, Film, Dizi

Zuko’nun oyuncu seçimi kötüydü. Zuko seri boyunca ve hayranlar tarafından oldukça karizmatik ve çekici bulunan bir karakter bu yüzden çok daha iyi olabilirdi diye düşünüyorum. Zuko ana seriye karşılık çok güçlüydü. Ayrıca Ozai’dan üçüncü sezona kadar hep korkmuş ve ona saygı duymuş birisiydi. Son olarak ise Iroh’a karşı çok daha ılımlı ve yumuşaktı. Zuko ona davranışlarından ötürü hayatı boyunca pişman olan ve olacak olan bir karakter.

Iroh

Animasyon, Film, Dizi

Iroh’un oyuncu seçimi çok iyiydi. Dizide de karakter orijin hikayesine oldukça yakın şekilde iyi yansıtılmış.

Ozai

Animasyon, Film, Dizi

Ozai’nin oyuncu seçimi dizideki açık ara en iyi tercih demek hiç de yanlış olmaz. Çok iyiydi. Ama ne yazık ki karakter yansıtılışı buna nazaran oldukça kötüydü. Sanki Ozai merhametli normal bir insanmış gibi yansıtılmış. Ana seride hiç gözükmeyerek seyirciye bahsedilmesiyle korku salan acımasız cani bir karakter olmasıyla oldukça etkileyici bir karakterdi. Basit ve etkili bir senaryo matematiği; insanlar göremediği şeyden daha çok korkar. Ana hikâye bizlere bunu veriyordu. Oyuncu seçimi çok iyi olduğundan bunu biraz olsa sineye çeksede, karakter çok daha acımasız ve korkutucu yansıtılmalıydı.

Azula

Animasyon, Film, Dizi

Evet Azula’nın oyuncu seçimi başlı başına rezaletti. Azula Avatar evrenindeki açık ara en güçlü, en kusursuz, en korkutucu, en acımasız, en özgüvenli ve en etkileyici karakterlerden bir tanesi. Kendisinin bu gücü özellikle “mavi ateş” bükmesi ile de gösteriliyordu. Kendisini gördüğümüz andan itibaren seyirciyi etkisi altına almayı başaran birisiydi. Saf Kötülüktü. Aynı zamanda seri içerisindeki bükücüler arasında en akrobatik şekilde bükücülük yapan birisi. Dizide ise biz, ana hikâyedeki fit formuna kıyasla daha yapılı ve sürekli kendini kanıtlamaya çalışan bir Azula ile karşılaştık. Böyle bir karaktere bu şekilde bir değişim yapılmamalıydı. Sonuçta kendisinin karakter gelişimi kusursuzluktan deliliğe doğru evriliyordu.

Yardımcı Karakterler

Yardımcı karakterlerin genel olarak oyuncu seçimleri bazı istisnalar dışında çok iyiydi. ATLA serisi tüm karakterleriyle kendisini sevdirmeyi başarmış bir seri. Kısaca onlarada bir değinelim.

Zhao

Oyuncu seçimi fena değil. Orijinal hikâyede ilk sezonun ana kötülerinden biri olan ve sürekli gördüğümüz, aynı zamanda Ateş Ulusu içerisinde bir kimliğe sahip olan Zhao dizide çok sönük yansıtılmış.

Suki

Oyuncu seçimi çok iyi. Karakter genel olarak iyi yansıtılıyordu. Fakat Sokka’yla erken başlayan yakınlaşması ve ara ara onu “iç çekerek” gözetlemesi dışında göze çarpan bir detay yok.

Bumi

Oyuncu seçimi iyi. Aang ile olan ilişkisi dışında değinilebilecek pek de bir şey yok. Orijin hikayedeki samimiyeti gözler aramadı değil.

Jet

Oyuncu seçimi iyi. Jet karakteri orijin hikâyede karşımıza Ateş Ulusu’na karşı iyi ve kötüyü ayırt edemeyen birisi olarak çıkmıştı. Dizide ise bu herkese karşı olarak değiştirilmiş.

Avatar: Kyoshi, Roku ve Kuruk

Oyuncu seçimleri gayet güzeldi. Roku ile ilgili durumu bölüm incelemesinde zaten değinmiştim burada tekrar değinmeyeceğim. Genel olarak iyilerdi. Ayrıca kostüm tasarımları da geerçekten çok iyiydi.

June

Açık ara dizide Ozai’dan sonraki en iyi oyuncu seçimi olduğunu söylemem gerek. Ve karakter olduğu gibi yansıtılmış.

Prenses Yue

Oyuncu seçimi fena değil. Bölüm incelemesinde karaktere değindiğim için burada değinmeyeceğim. Ana seride kendisini hiç Su bükerken görmemiştik dizide görmüş olduk hikâyeye artı eksi bir yönü olan bir detay değil yine de değinmiş olalım.

Mai ve Ty Lee

Oyuncu seçimler çok kötüydü ve orijin hikâyeye kıyasla kendilerini çok erken gördük. Bu karakterler serideki en akrobatik karakterler. Şahsen ileriki bölümlerde oyuncuların ve dublörlerinin bu hareketleri nasıl yapacağını gerçekten merak ediyorum. Dizi içerisinde fazla sahne ve diyaloğa sahip olmasalarda Ty Lee’nin Ateş Ulusu sınırları içerisinde bulunması ve Mai’nin depresif karakteri yerine destekleyici motivasyon veren bir karakter olarak görmememiz gerekirdi.

The Mechanist

Oyuncu seçimi iyi. Danny Pudi güzel bir tercih olmuş. Muhtemelen Abed’in de (Community dizisinde canlandırdığı karakter) ATLA’da seçeceği karakter The Mechanist olurdu.

Ufaklık, Duke, Koklayan Arı ve Sırık

Karakterleri çok görmesekte oyuncu seçimleri çok başarılı olduğu için değinmek istedim.

Koh, Wan Shi Tong ve Hei Bai

Ruhlar gerçekten diziye iyi yansıtılmış. Görsel efektleri çok başarılıydı.

Appa ve Momo

Appa ve Momo’nun CGI’yı oldukça başarılıydı ve oldukça güzel tasarlanmışlar. Bakıldığın da Appa bütçesel olacak ki ana serideki kadar aktif değildi. Aang’le arasında ki bağı daha iyi yansıtılabilirdi.

Bazı Önemli Eksikler

  • Aang ve Katara arasındaki ilişki. İlk sezonda olmasada Aang Katara’ya ilk gördüğü andan itibaren aşıktı. Ve bunu hikâye boyunca hep belli etti. Dizide ise aralarında hiçbir şey yoktu.
  • Jeong Jeong’un olmaması. Kendisi Aang’in ilk ateş bükme hocası. Aang orada gerçekleşen olay örgüsü yüzünden ateş bükmeye küsüyordu. Ayrıca Zhao’nun öğretmeni. Aynı zamanda White Lotus üstatlarından bir tanesi.
  • Aang’in hiç Su bükmemesi.
  • Katara ve Aang’in Üstat Pakku’dan ders almamaları.
  • Haru’nun hikayeye artı eksi çok bir yönü olduğundan ona değinmeyeceğim.
  • Katara’nın korsanlardan Su Bükme Parşömeni’ni çalıp finalde hırsızlık kötüdür mesajı vermesi.

Final Değerlendirmesi

Diziyi bütünüyle ele aldığımız zaman ana serideki ilk sezonda değinilmeyen pek de bir şey yok. Tabi ki bütçeden kaynaklı ekibimiz her bölüm bir yerleri kurtaramadılar. Aslında bakarsak seri gayet başarılı demek mümkün. Sonuç itibariyle Avatar: The Last Airbender bir çizgi film serisi ve Live-Action’a bu kadar uyarlanabilirdi. Bir yapım uyarlama olunca her zaman herkesi mutlu edemezsin. Ama bazı karakterler için çok daha iyi oyuncu seçimleri yapılabilirdi. Yinede ilk sezon 8 bölüm ve ana hikâye de ilk sezondaki 20 bölüm gayet rahat bir biçimde çok minimalist değişimler ile direkt Live-action’a aktarılabilirdi. Süre gayet yeterliydi. Dizide herhangi bir karakter ile bağ kurmakta oldukça zordu. Bir yerde kendimi 3. Sezon 17. Bölüm: Köz Adası Oyuncuları bölümünü seyrediyor gibi hissettim. Tabi ki her dönem bu tarz yapımlarda olduğu gibi, içerisinde bulunduğumuz dönem baz alınarak hikâyeye sosyokültürel değişiklikler yapılması normal. Fakat bazı şeyler değiştirilmemeli. Bu her yapım için geçerli. Kişisel görüşüm, ben bu tarz uyarlamalarda zaten elinde iyi bir içerik var iken aynı hikâye ile tekrar para kazanılmaya çalışılmasına karşıyım.

Sonuç olarak, seyir zevki yüksek bir iş ortaya çıkmış sezona puanım 6/10.


Bu yazıyı hazırlamamda bana yardımcı olan Ateş Ulusu tanklarının sorumlusu Hüseyin Özen’e ayrıca teşekkür ederim.

Bize Katılın!

Instagram · Discord · Facebook Grup