Film

Lars von Trier’in Dogville’i: İnsan Ruhu Ne Kadar Masum?

“Dikkat bu yazı Dogville (2003) filminden sürprizbozan (spoiler) içermektedir.”


Freud, “İnsan doğası ne saf iyi ne saf kötüdür; ama içinde bastırılması gereken ilkel, yıkıcı, bencil dürtüleri vardır. Bu yüzden insan doğuştan saldırganlık ve hazcılıkla yüklüdür; ahlak, toplum, din ve eğitim bu dürtüleri bastırmak için vardır. Ama bu bastırma doğal değildir, zorunludur ve her zaman başarıya ulaşmaz.” der; insanın zihninin id, ego ve süperego olarak üç katmanda olduğunu açıklarken.

Dogville: Bir Kasaba, Bir Sığınak, Bir Gerçek

2003 yapımı Lars Von Trier filmi Dogville, baştan sona mafyadan kaçarken bir köye sığınan ve o köyde tutunmaya çalışan Grace karakterinin yaşadıklarını izletiyor bize. Nezih kasabada Dogville’de yaşayan halk ve Grace ilişkisini inceliyoruz sanarken işin rengi yavaş yavaş değişiyor ve biz filmin asıl anlatmak istediği gerçeklerle yüzleşiyoruz.

İyiliğin ve Kötülüğün Sınırları

İnsan masumiyetini, iyiliğini ne zaman yitirir? Hangi şartlarda “asla yapmam” dediği şeyleri yapar? Başkalarından kötülük gördüğümüz zaman mı, yaşadığımız ekonomik ya da siyasi sıkıntılardan dolayı mı? İnsan özünde her zaman iyi midir? Ya da Thomas Hobbes’un dediği gibi, “İnsan doğası gereği kötü müdür?”

Grace ve Dogville Halkı

Grace, kaçarken sığındığı köyde, köy halkına ahlaki konuşmalar yapan Tom vesilesiyle köyde saklanma şansı elde ediyor. Belirli bir mühletle beraber Grace, halkın ona alışması için işler yapıyor ve kendini sevdirmeyi başarıyor. Fakat işler hiç de sandığımız gibi güzel ilerlemiyor.

Tom’un Ahlak Bekçiliği

Biz, Tom’un Grace için verdiği mücadeleleri görürken aslında Grace üzerinden köy halkını kontrol etmeye, onları eğitmeye, değiştirmeye, ahlaki dersler vermeye çalıştığını izliyoruz. Aslında Tom, filmin başından beri ahlak bekçiliği yapan ama tamamen ahlaki kuralları yanlış dayatan bir karakter olarak ortaya çıkıyor.

Kaçıştan Esarete: Grace’in Dönüm Noktası

Bununla beraber Grace için işler çığırından çıkılmaz hallere girmeye başlıyor. Kaçtığı bir felaketten sığındığı yerde katbekat daha da batıyor felaketin içine.

Ahlaki Sınav: Siz Ne Yapardınız?

Siz bir yere sığındığınız zaman kabul edilmek için her şeyi yapar mıydınız? Karakterinize, ahlakınıza, inançlarınıza ters gelen her şeye göz yumar mıydınız? Susar mıydınız yapılanlara, boyun eğmeye devam eder miydiniz? Hayatta kalmak, maruz kaldığınız onca terbiyesizliğe, kötü tepkilere, işkencelere değer mi?

Grace’in İç Savaşı

Grace karakteri sadece hayatta kalmaya çalışmıyor; bunun için en büyük savaşı kendisiyle veriyor filmde. Üstelik her işleri görülen ve rahata kavuşan kasaba halkının, her anına şahit oldukları kıza yaftalanan, iftira atılan suçlar üzerinden davranışlarını değiştirmesi bizi şu soruya götürüyor:

İnsanın kendi gözleri önünde yaşanan şeyleri bile görmezden gelip kendi gerçeklerini değiştirmesi bu kadar kolay olabilir mi?

Dogville’in Karanlık Yüzü

İnsan ahlakı, karakteri kadar değişkenlik gösteren bir yapıdadır. Film de bize bunu çok net gösteriyor. Köy erkeklerinin kendilerinin cinsel tatmini için Grace’i tehdit ederek ona tecavüz etmeleri, köy kadınlarının bu durumda mağdur olan bir kadını anlamak yerine kendi eşlerini savunarak Grace’i cezalandırmaları, gerçekleri öğrendiklerinde görmezden gelmeleri, çocukların bu durumu oyun hâline getirmeleri, Tom’un âşık olduğu kadını kendini temize çekmek için harcaması…

Filmin Replikleri Üzerinden Ahlakın Çözülüşü

“Ama köpekler doğaları ne emrediyorsa onu yapar.”
“Köpeklere pek çok şeyi öğretebilirsin ama doğalarına her uyduklarında onları affederek değil.”
“Kimsenin beni dinle; hiç kimsenin senin yüksek ahlaki değerlerine erişemeyeceğinden o kadar eminsin ki herkesi bağışlıyorsun.”
“Buradan geçen biri zaaflarını açığa çıkarabilir.”

Bu repliklerle filmin sonuna gelirken, aslında iyinin de kötünün de, merhametin de empatinin de, affetmenin de kibrin de, acının da intikamın da, tehlikenin de gücün de en başından beri insanın içinde olduğunu görüyoruz. İnsani duyguların ve kararların bizi göklerde uçururken yerlerde süründürebileceğini de anlıyoruz.

Dogville’in Teolojik Alt Metni

Filmi izlerken Lars Von Trier’in filme yerleştirdiği alt metinle Dogville daha anlamlı bir hikâyeye dönüşüyor.
Filmdeki köpeğin adı hiç dikkatinizi çekti mi? Dogville kasabasının köpeği sevgili Musa; yani Yahudi halkının peygamberi Hz. Musa.
Ya da Grace’in topladığı yedi biblonun ve Dogville’e geldiğinden beri yaşadığı kötülüklerin yedi büyük günah olduğunu anladınız mı?

Modern Bir Sodom ve Gomora

Trier, karakterler ve hikâye örgüsüyle beraber aslında teolojik bir yaklaşım sergiliyor filmde. Grace’in, yedi büyük günah işleyen Yahudilere gönderilmiş bir Mesih olduğunu anlıyoruz. Grace çalışarak halka hizmet ediyor; yozlaşmış kasaba halkının istismarlarına maruz kalıyor, yani çarmıha geriliyor. Finalde, kaçtığı insanların babası yani Tanrı olduğu ortaya çıkıyor ve Tanrı, Mesih’i kurtarıyor. Kasaba halkı adaletin temsilcisi olan Grace ve Tanrı tarafından cezalandırılıyor. Yani Trier, hikâyeyi modern bir “Sodom ve Gomora” olarak kurguluyor. Bize çok lezzetli, izledikten sonra üzerine saatlerce tartışabileceğimiz bir film izlettiriyor.

Sonuç: İyiliğin Bedeli

Yukarıda da söylediğimiz gibi:

“Ama köpekler doğaları ne emrediyorsa onu yapar.”
“Köpeklere pek çok şeyi öğretebilirsin ama doğalarına her uyduklarında onları affederek değil.”

Grace, dünyayı daha iyi bir yer hâline getirmek istedi; empati yaptı, iyiyi tercih etti fakat Dogville halkı onu acı gerçeklerle yüzleştirdi.

Final Sorusu

Grace mi Dogville’i, yoksa Dogville mi Grace’i terk etti?


Bize Katılın!

Instagram · Discord · Youtube · Facebook Grup

"Sadece herşeyini kaybettikten sonra özgür olabilirsin."