
RE:ZERO : KARAKTER ODAKLI BİR BAŞYAPIT – 1
Hayata sıfırdan başlamak bütün isekai türü animelerin temelidir. Re:Zero da bir isekai olarak aynı vaatle hikayesine başlasa da ele aldığı asıl mevzu kahramanımızın karakter gelişimi, yani olgunlaşma sürecidir. Karakter odaklı bu başyapıt, on altı yaşında sosyal hayattan kopuk, Japonya’daki tabiri ile hikkikomori, bir ergen gencin toparlanma sürecini ve onu bu sürece götüren ile motivasyonları anlatmaktadır. Bunu anime, manga ve kısa hikâye şeklinde üç farklı yoldan tecrübe etmek mümkün. Yazarın hikâyeyi ilk taslak olarak yazdığı web hikayesiyse genel kanaat olarak bunların en iyisi diyebiliriz.
Re:Zero Hikayesinin Ana Karakteri: Subaru
Ana karakterimizin ismi Subaru, ki bu isim Japonların Ülker Takımyıldızına verdikleri isim ve bu yıldız ismi bir motif. Subaru, okula gitmeyi bırakmış, eve kapanıp oyun, anime, manga ile zaman geçiren birisi. Genelde böyle bir tipten beklemeyeceğiniz bir zekaya ve fit bir vücuda sahip. Motivasyonsuz bir biçimde yaşantısını sürdürmekte. Sadece bu bilgilerle, Subaru’nun ne derece sorunlu bir ergenlik sürecinde olduğunu anlamak yeterli olmalı, ki böyle durumlar Japonya’da gerçek bir problemdir; kendine zarar verme seviyesine kadar ilerleyebilmekte. Subaru’nun nasıl bu hale geldiği cevapsız kalmıyor ve yazarın çok iyi karakter tahlili yapabildiğini böylece onaylıyorsunuz.

Kullanacağım kelime bekli doğru değil fakat Subaru gibi ‘sorunlu’ bir karakter, kendini bir anda yeni bir dünyada buluveriyor. İzleyip okuduğu anime ve mangalardan başına ne geldiğini kısa sürede anlıyor. Özel yetenekler, süper güçler, harem, şan, şöhret… Bir ergenin isteyebileceği hemen hemen her şey. İsekai ile bağdaşmış şeyler zaten bunlar ve bu türdeki anime enflasyonunun temel sebebi belki de. Gördüğü bu rengarenk ve yeni dünyayı Subaru da ‘isekai fantezisi’ olarak algılar. Ardından adeta bütün tuşlara basarak yeni yeteneklerini keşfetmeye çalışıyor ama nafile. Tam hayal kırıklığı yaşadığı sırada, hayallerinin kadını (Waifu) ile karşılaşıyor. Böylece bu yeni dünyadaki motivasyonuna kavuşuyor. Evet, aşk duygusu o yaşlarda birine her şeyi yaptırtabilecek kadar güçlü bir duygu. Bunun akabinde yaşadığı talihsiz bir dizi olay sonucu hayata gözlerini yumuyor. Ve o esnada bizler Subaru’nun özel yeteneğini keşfediyoruz. Kendisi mevzuyu hemen anlamasa da…
Subaru’nun Özel Yeteneği Üzerine
Subaru’nun özel yeteneği, bizim oyunlardan aşina olduğumuz ‘kontrol noktası’ mekaniği. Subaru öldüğünde en son kontrol noktası neresiyse, orada ölüm anına kadar tecrübe ettiği anıları da unutmayarak hayata gözlerini tekrar açıyor. Bu, kulağa çok hoş ve güçlü gelse de pratikte büyük problemler barındıran bir güç. İlk olarak başa dönme gücünün şartı ölüm. Biz canlılar bu ölüm mevhumunu çok düşünmesek de aslında en çok korktuğumuz şey bu. Oyunlardaki kontrol sistemi mekaniğini yanlış yaptığınız vakit intihar ederek istismar edip oyunda avantaj sağlayabilirsiniz. Ölen nasılsa siz değilsiniz. Burada da bu şekilde düşünürseniz hata yaparsınız. Her durumda kolayca intihar etmek, takdir edersiniz ki kolayca yapılacak bir şey değil.

İkinci bir problemse ölüm acısını hissediyor olması. Buna bu gücün bedeli de diyebilirsiniz ama mental olarak aşılması gereken bir eşik. Bir diğer problem ise ilişkilerin sıfırlanması. Ölüp geri gelindiğinde, insanlarla ölüm anından kontrol noktasına kadar olan aralıktaki tüm yaşanmışlıklar o kişilerin nazarında kayboluyor. Bu, söz konusu güce sahip kişiyi yalnızlığa itmez mi? Sonuç olarak teoride çok güzel, hatta hile seviyesinde bir güç ancak pratikte pek öyle değil.
Subaru bu gücü ilk keşfettiğinde, aşık olduğu elf kızının hayatını kurtarmak için kendini ateşin içine atıp bazı sorumluluklar almaya başlıyor. Eski hayatını göz önüne alırsak odasından uzun süre sonra ilk defa dışarı çıkıyor. Bu karar, onu büyük bir gizemin içine atan ilk adım oluyor. Ardından mevcut kişiliği ile içinden çıkamayacağı bazı işlerin başına musallat olmasına sebep oluyor. Yani kendini içinde bulduğu şartlar, onu değişime zorluyor. Subaru’nun ilk hali utanç verici gelebilir ama kendisi de yaptıklarının ve söylediklerinin sonuçlarıyla yüzleşip işin ciddiyetine şahit olduğunda, önce kaçmaya çalıştıysa da sorumluluk almaya devam edip kendi mantalitesini değiştiriyor ve zamanla ilk halinden eser kalmıyor. Bütün bu değişim süreci bize yavaşça aktarılıyor, bu yüzden hikayenin ilerleyişi çok hızlı değil. Hala açıklanmamış birçok gizem var ve her şey bir mantık çerçevesinde ilerliyor.

Re:Zero adlı isekaiyi anlatmaya başladığımız yazının ilk kısmı burada son buluyor. İkinci kısım çok geçmeden sizlerle olacak!