
Güç Yüzükleri – Dördüncü Bölüm Değerlendirmesi
Bu sabah Yüzüklerin Efendisi: Güç Yüzükleri dizisinin dördüncü bölümü yayınlandı. Bir önceki yazıda olduğu gibi yeni bölüm ile alakalı görüş ve değerlendirmelerimi kendi adıma sizlerle paylaşmak istedim.
Númenor ve Galadriel
Bu bölüm için seçilen isim “Büyük Dalgalar” idi. Yeni bölüm Númenor’da Míriel, Númenor’un Çöküşü ile alakalı öngörüler yaşamasıyla başlar. Öngörüsünde Númenor’un sular altında kalır. Bunun dışında Númenor halkı arasında Galadriel’in gelişine dair huzursuz olan kişiler vardır. Ardından Pharazôn sahneye çıkar ve onların yanında olduğunu göstererek güvenlerini kazanır. Böylelikle Pharazôn’un hikâyesi de yavaş yavaş şekilleniyor.

Diğer üç bölümde de olduğu gibi Galadriel’in kibri, inatçılığı ve her şeyi ben bilirim hali devam ediyor; sürekli bir öfke halinde ve sert bakışlı. Diziyi izlerken, Galadriel olmasa daha keyif verecek bir dizi olurdu, diye düşündüm. Míriel’le yaptığı görüşme sonrasında zindana atılır ve orada onu sakinleştirip yol gösteren Halbrand olur. Bir insan, bir Noldor elfine nasıl öğüt verebilir veya ondan nasıl daha bilge olabilir? Bu durum, tamamen senaristlerden kaynaklı. Elfler, elf gibi değil de normal insanlar gibi gösteriliyor; tek fark, görünüşleri. Bunun dışında herkese sert davranan ve kimseyi dinlemeyen Galadriel, neden Halbrand’ın her dediğini yapıyor? Galadriel’in Halbrand’dan, “sürgündeki kayıp kral/varis” diye söz etmesi akla Aragorn’u getiriyor. Dağılmış halkı bir araya getirmesi ve halkının başına geçmesi, bir Aragorn yansıması gibi olmuş.

Ardından Galadriel, Míriel’in kararıyla Orta Dünya’ya gönderilmesi için salıverilir. Fakat o sırada Galadriel muhafızlara saldırıp onları mahzene atarak kaçar. Tar-Palantir’in bulunduğu kuleye tırmanarak girmesi, Valinor’dan yüzerek gelmeye çalışmasının yanında önemsiz kalıyor. Galadriel, Galadriel değil de Tomb Raider gibi olmuş. İlk bölümde de hançeriyle tırmanış yapmış, birkaç hamlede trolü yere sermişti. Dizinin finalinde Sauron’u yenen kişi Galadriel mi olacak, diye merak ediyorum. Çünkü bu gidişle öyle olur gibi duruyor. Görsel anlamda gayet başarılı olan bir dizi, kötü senaristler yüzünden mahvoluyor. Kulede Tar-Palantir’in kötü bir durumda olduğunu görüyoruz. Míriel de orada ve Galadriel’le birlikte palantire bakıyorlar.

Bölümün Güzel Yanı: Narsil
Palantirin bulunduğu odada Narsil göze çarpıyor. Yüzüklerin Efendisi filmlerindeki Narsil’in aynısı, fakat yer yer altın kaplamalı. Eski tasarımı kullanmaları güzel. Bunun sebebi de, kılıç tasarımının John Howe’a ait olması. John Howe, filmlerde çalışmıştı ve şimdi dizide de çalışıyor. İlk başta hem posterdeki hem de geçen bölüm Elendil’e verilen kılıcın Narsil olduğunu sanıyordum. Fakat Narsil’in o kılıç olmaması iyi olmuş.

Elrond ve Khazad-dûm
Elrond ve Celebrimbor arasında geçen bir konuşmaya şahit olduk. Burada Celebrimbor, Elrond’un babası Eärendil’den bahsediyor. Yine bu sahnede, geçen bölümlerde Celebrimbor’un yapmak istediği ocağın inşasına başlanmış ve cüceler de Elflerle birlikte çalışıyor. Ardından Elrond yine Khazad-dûm’a gelir. Bu sahne geçişlerinin hızlı olması rahatsız edici. Aradaki mesafe dikkate alınmadan sanki birkaç metre ötedeki bir yere gider gibi geziniyorlar. Şimdiye kadar Orta Dünya’da bir at göremedik. Atları neden kullanmadıklarına anlam veremiyorum.

Ayrıca sürekli aynı kıyafetlerin içinde olmaları hoş durmuyor. Dizi bana sanki bir tiyatro oyunuymuş hissini veriyor. Yeri gelmişken, dizinin Celebrimbor’una hâlâ alışamadım. Galadriel yaş olarak Celebrimbor’dan daha büyük, fakat dizide bu durum tam tersi. Neden daha genç bir aktörü seçmediler, anlam veremedim. Elrond, bahsi geçen madenin nerede olduğunu öğrenerek oraya gitmeye karar verir. Burada aklıma takılan şey şu oldu: Cücelerin önemli bir maden yatağı bulup girişini ve civarını korumasız bırakmaları. Nihayetinde altın ve gümüşten daha değerli bir maden ve öylece duruyor. Ardından Elrond’un içeride gördüklerinden sonra Durin, ona sessiz kalması için yemin ettirir ve bu madenin “mithril” olduğu söylenir. Elrond ve Durin’in arasındaki arkadaşlık, Legolas-Gimli arkadaşlığını anımsatıyor.

Khazad-dûm’da kayıp madencileri bulma ritüeli gerçekleşir. Cüce kadınlar bağırarak taşlardan madencilerini serbest bırakmalarını ister. Bu sahnedeki cüce kadınlar, yine bilinen cüce kadınlardan oldukça uzak. Normal insan gibiler.
Kırık Kılıç ve Adar
Geçen bölümde Tirharad’ı boşaltan insanlar, elflerin kulesine gelirler. Burası bana Miğfer Dibi’ni anımsattı. Kule olduğu söyleniyor, ama bir kale kadar büyük duruyor. Burada Theo ve Waldreg’in arasında geçen diyalogda Waldreg’in kötülüğe hizmet ettiğini anladık. Theo’daki işaretten kendisinde de olduğunu gösteriyor ve ona hazırlanmaları gerektiğini söylüyor. Sauron’un dönüşüyle gerçek amaçları ortaya çıkacaktır. Ya birer Nazgûl ya da Sauron’un emrinde hizmet eden komutanlar olabilir. Theo, köyde kendisini savunmak için bu kılıcın kabzasını koluna sapladı ve kabzadan kılıç çıktı. Bu kırık kılıç Adar’ın orkları tarafından aranıyor. Bu kılıcın akıbeti ne olacak, merak ediyorum.

Önceki bölümün sonunda Adar’ı bulanık bir şekilde görmüştük ve bölüm bitmişti. Bu bölümde karşımıza çıktı. Karaktere, Game of Thrones dizisinde Benjen Stark’ı canlandıran aktör Joseph Mawle hayat veriyor. Adar, düşmüş bir elf olarak tasvir edilmiş. Elfçeye hâkim olması ve görünüşünden anlaşıldığı kadarıyla öyle duruyor. Orkları önemseyen bir karakter. Yer yer orklar tarafından “efendi baba” olarak seslenildi. Adar, Arondir ile konuşup onu bir mesaj yollaması için salıyor. Ardından Arondir, Tirharad’a varıp Theo’yu oradan kurtarıyor. Burada anlamadığım şey, neden silahlarıyla serbest bırakıldığı oldu. Sonuçta tutsak bir elfe silah vermek pek de akıllıca olmaz. Yine senaristler iş başında…


Son Cümleler
Sonuç olarak eğer dizi sadece Númenor odaklı olsa gayet iyi olacakmış. Diğer kısımlarda Númenor’daki kadar başarılı olamadılar henüz. Fakat Elendil karakterine de yeterli vurguyu yapmıyorlar; bu karakter kenara atılacak, adı şanı bilinmeyen biri değil. Senaryo konusunda sürekli bir açık söz konusu. Görsellik iyi, ama senaryo ve diyaloglar kötü olduğunda ortaya iyi bir iş çıkmıyor. Bölümde Eärendil’den bahsedilmesi hoşuma gitti. Ve bu bölüm neyse ki Kılayaklar ve Meteor-adam’ı görmedik. Bu yazıyı bitirene kadar bu bölümde yer almadıklarını fark etmedim bile. Her ikisi de dizi için oldukça gereksiz bir ekleme. Şimdiye kadar dizide Aragorn benzeri bir karakter, Legolas ve Gimli gibi dost olmuş Elrond ve Durin, Frodo-Sam/Merry-Pippin’i anımsatan iki hobbit Nori ve Poppy var. Meteor-adam da bir Istari büyücüsü -hatta Gandlaf’ın ta kendisi- çıkarsa yeni bir kardeşlik meydan gelmiş olur. Bu kardeşliğe Galadriel de dahil olur tabii ki. Senaristler, Yüzüklerin Efendisi yansıması bir İkinci Çağ yazmayı mı düşünüyorlar?
Yüzüklerin Efendisi: Güç Yüzükleri dizisinin dördüncü bölümüne dair değerlendirme ve eleştirilerim bu kadar. Sizin çok beğendiğiniz veya hiç beğenmediğiniz kısımlar var mıydı? Varsa bunlar neydi? Fikir ve görüşlerinizi bizimle paylaşın.
Diğer bölümlere ait değerlendirmelere buradan ulaşabilirsiniz.