
Valyria Tarihi 1.Bölüm: Valyria’nın Şafağı
Valyria’nın özgür insanlarının antik tarihi, hikayelerinde anlatıldığı gibi, mütevazı çobanların On Dört Alev’in madenlerinde ejderhaları keşfetmesiyle başladığını söylüyor, ancak gerçek çok farklı. Yeşim Denizi’nin doğusunda yer alan gizemli Asshai kentindeki bilgeler bize farklı bir hikaye anlatıyor. Söylenenlere göre Gölge Topraklar’da unutulmuş bir halk, ejderhalarını uzun gecenin getirdiği soğuktan korumak için batıda volkanik dağların bulunduğu Valyrian yarımadasına göç etmiş. Zamanla evlenip oradaki insanlarla karışarak onlara ejderhaları kontrol etme yeteneği kazandırdılar. Sanatlarını öğrettiler ve böylece geleceğin büyük uygarlığı Valyria’nın özgür halkı doğdu.
Valyria bir zamanlar küçük bir kasabaydı, bu kasabanın insanları yeni gelen insanlarla karışmıştı ve kasabanın demircileri, On Dört Alev Dağı’nda madenler açan ve oradan elde ettikleri Valyria çeliğini büyü bilgisiyle işleyen yetenekli demircilere dönüştüler. Kasabadaki çiftçiler kuzeydeki verimli Uzun Yaz topraklarını fethederek büyük feodal lordlara dönüşürken, kasabadaki tüccarlar da büyüyen şehirle birlikte zengin bankacılar haline geldi. Balıkçılar Yaz deniz ticaretini kontrol eden büyük deniz lordları oldular, avcılar fetihler sırasında askerleri komuta eden ve ganimetleri alan savaş lordları haline geldi, ve en önemlisi de ejderhalara binen ve ejderhaları komuta eden ejderha lordlarına dönüştüler.

Valyria mimarisine yüksek kuleler hakimdi; soylular ejderhalar gibi göğe yükselen kulelerde ikamet ediyordu. En soylu ailelerin kuleleri hem en yüksek hem de On Dört alev volkanlarına en yakın olanlardı; daha düşük statüdeki soylular volkanlardan daha uzaktaki kulelerde yaşarken, ejderha sürücüsü olmayan soylular kuleler yerine saraylarda yaşamayı tercih ediyordu. Halk, şehrin yanardağlardan uzak kısımlarında yaşıyordu, ancak Essos kıtasının birçok yerindeki insanlara nazaran halk, daha fazla iş fırsatına sahipti ve halk arasında işini başarıyla yapanlar, soylu sınıfına terfi ediyordu. Fakirler ve diğer medeniyetlerden Valyria’ya kaçan köleler şehrin surlarına en yakın bölgelerinde ve surların dışında Yaz Denizi’ne kadar uzanan bölgede yaşıyorlardı.
Valyria uygarlığının neden demokrasiye dayandığı hala bir gizem, bazı bilgelere göre Asshai şehri büyük şafak imparatorluğunun merkeziydi, Amestit imparatoriçesi ile Kantaşı imparatoru arasındaki iç savaş bu büyük uygarlığın sonunu getirmişti. ve uzun gece olarak adlandırılan yüzyıllık bir buzul çağıyla dünyayı yok olmanın eşiğine getirdi. Bu nedenle Asshai’den gelen halk Valyria uygarlığını kurduğunda Valyria’nın veraset savaşlarıyla son bulmaması için kral ya da imparator tarafından yönetilmeyi reddettiler. Bunun yerine herkesin söz hakkına sahip olduğu demokratik bir hükümet kurmak istemişlerdi. Böylece yaklaşan yeni uzun gecede Valyria yüzlerce ejderha binicisiyle dünyayı kurtarabilecekti.

Genç Valyria olarak adlandırılan bu tarihi dönemde Valyria uygarlığı barışçıl bir devletti, kölelik yasaktı, insanlar mutlu ve huzurlu hayatlar yaşıyorlardı ve Valyrialı büyücülerin büyü konusunda çok az bilgisi vardı ancak ejderha lordları Valyria yarımadasını korumak için devriye geziyorlardı. Ejderhaları etkili bir şekilde kullanma konusunda henüz çok başarılı değillerdi ama hızla büyüyen Valyria şehri birçok ekonomik fırsatın kapısını açıyordu. Doğuda Ghiskar uygarlığından kaçan kaçak köleler ve batıda nehir sakinleri olan Rhoynar şehirlerinden gelen tüccarlar Valyria şehrini geliştiriyordu, dolayısıyla Valyria şehrinde çok kültürlü bir yaşam vardı. Çok kültürlü yapısı Valyria’nın çok daha hızlı gelişmesine olanak sağladı. Valyria’daki tüm soylu aileler aynı kökene sahip değildi. Örneğin, bazıları orijinal Valyrian soyundan evlenerek ejderha kanı elde eden ejderha lordlarıydı. Bu ejderha lordlarından bazılarının mor gözleri vardı, bazılarının mavi gözleri vardı. Kimi sarışındı, kimininse gümüş saçları vardı. Bazılarının cildi gece kadar karanlıktı, bazılarının ise ay kadar parlak teni vardı.

Valyria şehri yeterince kalabalıklaştığında, ejderha efendileri On Dört Alev Dağları’nın kuzeyinde Tyria adını verdikleri ilk Valyria kolonisini inşa ettiler. Keder Körfezi’nin batısında, doğuda Ghiskar’dan kaçan kölelerin sığındığı Mhysa Faer adında bir koloni kurdular. Mhysa o dönemde antik Ghiskar dilinde anne anlamına geliyordu ve köleler Valyria’yı anneleri olarak görüyorlardı. Bu olaydan sonra Valyria anne, kolonileri de onun kızları olarak anılacaktı. Adını muhtemelen büyük bir ejderha lordu olan bir adamdan aldığını düşündüğümüz Aquos dhaen adlı bir şehir, Yaz denizinin kuzey kıyısında inşa edilmişti. Valyria yarımadasında küçük Valyrialılar olarak adlandırılan maymunların yaşadığı ormanda Oros adında bir koloni kuruldu. İçine çeken denizin güney ucunda Rhoys adında bir koloni, kuzey ucunda ise uzun yaz topraklarını korumak için Mantarys adında bir koloni inşa edildi. Valyria’yı Boyalı Dağlar’dan gelebilecek tehlikelere karşı korumak için Tolos adında bir koloni kurulurken, Köle Körfezi’nin batısındaki adaya Elyria adında bir koloni kuruldu. Valyria giderek daha yayılmacı bir politika izlemeye başladı, büyücüler kendilerini geliştirerek tehlikeli hale geldiler ve ejderha lordları savaşta çok aktif bir rol oynamaya başladı. Cedar Adası’nda bir Ghiskar kolonisi olmasına rağmen Valyrialılar orada Velos adında bir koloni kurdular. Ghiskar’ın burnunun dibine giren Valyrialılar köle tüccarlarına ne kadar büyük bir tehdit olduklarını hissettirdiler ve bununla da kalmadılar. Ghiskar ticaretinin temeli kölelere dayanıyordu ve köleler Sothoryos kıtasından temin ediliyordu. Valyrialılar Basilisk adalarını ele geçirdiler ve Sothoryos kıtasının batısındaki Basilisk burnunda iki koloni kurmaya çalıştılar. İlk koloni salgın hastalıklar ve yabani hayvanlar nedeniyle yaşanmaz hale geldi. Ancak ikinci koloni başarılı oldu. Eski Ghis olarak adlandırılan Ghiskar uygarlığı ile Genç Valyria’nın özgür halkı arasındaki ekonomik rekabet, büyük bir savaşın fitilini ateşleyecekti.
1.Bölüm bitti, 2.Bölüm yakında sizlerle olacak ve Ghiskar savaşlarını konu alacak. Bizi takip etmeyi unutmayın.